İlhan Türküsü
“Göğ göğü tutmuşa benzer
Yanmış tutuşmuşa kardaş
Kanadı durmuşa benzer
Uçar bir al kuşa kardaş
Göğneğimiz mintanımız
Uğruya düşmüş canımız
Candan akar kanlarımız
Benzer vurulmuşa kardaş”
Bu dizeler “İlhan Türküsü'nden”... 38 yıl öce 12 Eylül askeri faşist darbesinin hemen ardından yüzlerce insan gibi işkencede katledilen İlhan Erdost'un ardından yazılmıştır, abisi Muzaffer İlhan Erdost tarafından...
Cuntacıların ellerinde yüzlerce devrimci, ilerici muhalif insan gibi İlhan Erdost'un da kanı vardır. Ağabeyi Muzaffer ile omuz omuza girdikleri, yan yana işkence gördükleri Mamak askeri zindanında katledilir. Ondan geriye kalan, düğmeleri kopuk kanlı paltosu ile ayakkabısının tekini almak da Halit Çelenk'e düşer. Sekiz sene önce idam edilen üç fidanı aldığı gibi alır İlhan'ı ve kanlı paltosunu. Tarih değişir, ama devrimcilerin, mücadele edenlerin ödediği bedeller aynıdır; canlarıdır.
12 Eylül darbesinin ardından iki ay geçmiştir. Muzaffer ve İlhan Erdost kardeşler Sol ve Onur Yayınlarının sahibidirler. Marks ve Engels'in yapıtları başta olmak üzere birçok sol ve sosyalist yayını Türkçe'ye kazandırmışlardır. Her kitap beraberinde birçok soruşturmayı, davayı ve kimi zaman da tutsaklığı getirmiştir. 12 Eylül'ün hemen ardından onların gözaltına alınması da aynı nedenledir. Engels'in “Doğanın Diyalektiği” yapıtını çevirip basmışlardır.
Cunta yönetimi tarafından gözaltına alınıp Mamak zindanına götürülürler. Sabah evlerini basarak onları gözaltına alan eli kanlı faşist astsubay Şükrü Bağ'ın verdiği emirle dört er tarafından gözaltı aracında işkence görürler. İşkence başlamadan önce İlhan Erdost astsubaya, “sabah evimi bastığınızda kızımı uyandırmaya kıyamamıştınız, bizi dövdürmeyin” der. Eli kanlı astsubayın cevabı hazırdır: “Burası sizin zehirlediğiniz on yaşındaki çocuklar ile dolu.” Gözaltı aracı Mamak zindanı içinde tur atarken, içinde İlhan ve Muzaffer işkence görürler. Ardından koğuşa götürülürler. Koğuşa vardıklarında İlhan Erdost kafasından aldığı darbeler nedeniyle bilincini kaybeder, nabzı durur. Dövülerek katledilmiştir.
İlhan'ın katledilişinin ardından kamuoyu baskısıyla yapılan yargılamada sonuç bilindiktir. Katledenler korunur. İlhan Erdost'un katledilişi planlıdır. İşkenceci dört erden biri daha sonra devrimcilere yaptığı işkencelerle ünlenecek bir faşisttir. Mamak'a yalnızca o güne özel olarak gelmiştir. Emri “en üstlerden” alan ve uygulayan astsubay Şükrü Bağ yalnızca sekiz ay göstermelik bir ceza alır. Bazı cuntacılar bile “bu iş yukarıdan kotarıldı” diyerek, katillerin korunduğunu itiraf etmek zorunda kalırlar.
İlhan Erdost 7 Kasım 1980'de katledildiğinde 35 yaşındadır. 2.5 yaşındaki Türküler ve 6 aylık Alaz'ın babası, Muzaffer'in “aralık kalan gözlerinden öpüyorum kardeşim” dediği, yanında yitip giden yoldaşı ve kardeşidir. Muzaffer Erdost İlhan'ın hemen ardından mahkemeye başvurur, kardeşinin adını alır. Muzaffer İlhan Erdost olur. Sol ve Onur Yayınları’nın bastığı basılan onlarca yayında İlhan Erdost'u yaşatır.
Sol Yayınları’nın asıl sahibi olan Muzaffer Erdost daha sonra verdiği röportajda, “hedefleri beni öldürmekmiş, İlhan’ı ben sanmışlar. İlhan’ı katleden CIA’dir, ABD emperyalizmidir” diye anlatır yaşananları. Şüphesiz ki bu doğrudur. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı, 12 Eylül kanlı faşist darbesi gerçekleştiğinde, dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’a, “Bizim oğlanlar başardı” haberini verir. İlhan ve Muzaffer Erdost’un sol klasikleri Türkçe’ye kazandırması, bu topraklarda gelişen devrimci harekete kılavuz ve kaynak olması emperyalistleri ve işbirlikçisi cuntacıları rahatsız eder. Devrimci hareketin kitleselleşerek geliştiği, serpilip büyüdüğü ve emperyalistlerin, işbirlikçisi sermayedarların karşısına çıktığı bir dönemde Marksizmin temel belgelerini çevirip yayınlamak cüretli bir adımdı. Var olan devrimci birikimi daha ileriye taşıyacaktı. Saldırı bu birikime ve daha da gelişmesineydi.
İlhan Erdost’un dövülerek işkence ile katledilmesinin üzerinden 38 yıl geçti. Doğanın Diyalektiği 1875’te yazıldı. Yani İlhan Erdost katledildiğinde, yüz yaşından büyüktü Engels’in bu temel eseri. Kuşkusuz bu kitaptan/kitaplardan duydukları korku boşuna değildir. Nitekim hala “Komünist Manifesto” kitabı suç delili olarak gösterilebilmektedir. Ve bu kitaplar hala yaşamaktadır devrimcilerin ellerinde kılavuz olarak. İlhan Erdost yaşamaktadır basılan her kitapta. Emperyalistler ile onların işbirlikçileri sermayedarlar ve eli kanlı cuntacılar ise tarihe yalnızca birer kara leke olarak düşeceklerdir.
İlhan Erdost ölümsüzdür!
“Alnını dağ ateşiyle ışıtan dostum
Yüzünü kan ile yıkayan dostum
Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
Benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun
Şimdi dingin gövdende büyüyen sessizlik
Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun
Başını omuzuma yasla
Göğsümde taşıyayım seni
Gövdem gövdene
Gövden gövdeme can olsun.”
İ. Y. Gün